Giderek daha fazla tartışılan madencilik endüstrisinin dekarbonizasyonu çalışmaları, bir yandan elektrifikasyon pazarı başta olmak üzere hammadde çıkarma talebindeki artışla karşı karşıya olmakla birlikte, aynı zamanda küresel sürdürülebilirlik konusundaki taahhütlere sadık kalmayı hedefliyor. Seçkin konukların Yol Dışı lastik sektöründeki en güncel konuları ele aldığı BKT‘nin dijital talk show programı Global Trends OTR’nin son bölümü geçtiğimiz günlerde yayınlanarak “Net Sıfır/Düşük Karbon Emisyonları” konulu sezonu tamamlayan önemli tartışmaları takipçileriyle buluşturdu.
Madencilik sektöründe dekarbonizasyon ve Net Sıfır hedeflerine ulaşılması
Bu yılın başındaki başlangıcından beri yoğun ilgi gören girişimin ilk üç bölümü teknoloji, otomasyon ve robotik, sürdürülebilirlik ve alternatif enerji konularına odaklanarak geniş bir takipçi kitlesine ulaşmıştı. Dördüncü bölümün odak noktası olan madencilik sektöründe dekarbonizasyon ve Net Sıfır hedeflerine ulaşılması, yeni girişimlerin ve gelişmiş teknoloji çözümlerinin yayılmasını sağlayan, dünya çapında en çok tartışılan konulardan biri.
Son bölümün konukları, sürdürülebilir geçişler için yenilikçi teknolojiler geliştirmeye ve desteklemeye adanmış bir proje olan Rocky Mountain Institute’teki (RMI) İklim Uyumlu Endüstriler programının Kıdemli Müdürü Thomas Koch Blank, elektronik atıklardan (e-atık) metallerin geri dönüşümü için sürdürülebilir bir çözüm geliştiren Amerikan teknoloji şirketi Nth Cycle’ın Madencilik Müdürü Alexander Allen ve BKT’nin Güneybatı Avrupa bölgesinden sorumlu Saha Mühendisi Bruno Santos.
Madencilik endüstrisinin dekarbonizasyonu neden bu kadar önemli?
Programın bu açılış sorusu, Thomas Koch Blank tarafından cevaplandı. Madencilik ve maden çıkarma, büyüyen modern küresel ekonomide hem nüfus hem de zenginlik açısından hayati öneme sahip. Blank’e göre, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde malzeme ve altyapılara olan artan ihtiyaç artıyor. Yine de, kullanıma hazır sürdürülebilir çözümler mevcut: “Madencilik endüstrisinin dekarbonizasyonu, sektörün genel enerji tüketimini azaltmanın en ucuz yolu olan geri dönüşüm yoluyla sağlanabilir. Madencilik faaliyetleriyle ilişkili emisyonlar, hammaddeleri dönüştürmek için kullanılan enerjiden kaynaklanmaktadır ve geri dönüşüm, sürecin bu bölümünü önlemektedir.”
Blank ayrıca, elektrik şebekesine bağlı olmayan veya doğrudan elektrifikasyon için uygun olmayan araç ve ekipmanlara sahip madenlerde bazı sorunlar görülme olasılığı bulunmakla birlikte, operasyonların elektrifikasyonu yoluyla karbon kullanımını azaltmak veya ortadan kaldırmak için mevcut teknolojik çözümlerden de bahsediyor. Net Sıfır hedefi hala uzak görünse de, büyük yeraltı madenleri bugün havalandırma ve ulaşım sistemleri açısından neredeyse tamamen elektrifikasyon uygulanmış durumdadır. Aynı zamanda, sürdürülebilir alternatiflere yönelik arayış asla durmamaktadır.
Blank, bunlar arasında hidrojene büyük önem veriyor ve örneğin, şu ifadeleri kullanıyor: “Madencilik toplulukları genellikle uzak yerlerde faaliyet gösterdiğinden, kamyonlar için hidrojen kullanmak mümkündür. Bunu ayrıca demiri veya titanyumu işlemek için de kullanabilirsiniz. Dahası, hidrojen üreterek, yerel topluluğa tedarik edebilecek ve madencilik şirketlerinin işletme izni almasına yardımcı olabilecek artık su ve elektrik gibi yan ürünler elde edersiniz.”
Pirometalurji, karbon yoğun süreçleri içeren mevcut arıtma teknolojisinin yerini alabilir
Nth Cycle’ın Madencilik Müdürü Alexander Allen, bölümde yer alan ikinci uzman konuk. Nth Cycle, elektrikli araçlar, rüzgar türbinleri ve tüketici elektroniği için geleneksel metal ve mineral çıkarma ve arıtma faaliyetlerine yönelik parasal ve çevresel maliyetleri azaltmayı amaçlayan bir teknoloji girişimi:
Allen, “Nth Cycle, kritik metallere yönelik artan talebi karşılamak için yeni bir yönteme olan ihtiyacı belirlediğimizde yaratıldı,” şeklinde konuşuyor. Start-up şirketimiz, metallerin temel olarak eritildiği pirometalurji gibi büyük, sermaye yoğun, karbon yoğun süreçleri içeren mevcut arıtma teknolojisinin yerini alabilir veya nispeten yavaş bir süreçte büyük miktarlarda kimyasal madde kullanan hidrometalurjik işlemlerin yerine geçebilir. Tüm bunlar, metalleri kaynağında, özellikle de maden sahalarında veya hurdalıklarda arıtmak için daha küçük, modüler bir ölçeğe de uygulanabilir”
On yıl içinde yaklaşık 8 milyon ton CO2 emisyonunu önlemesi bekleniyor
Son bölümde kaçırılmaması gereken kısımlardan biri de Yol Dışı lastik pazarında görev yapan BKT Saha Mühendisi Bruno Santos’un uluslararası deneyimiyle sağladığı faydalı bilgiler. Bunların birçoğu ise madencilik endüstrisindeki karbon ayak izini azaltmaya yardımcı olabilecek girişimler: “Hem OEM’lerden hem de son kullanıcılardan gelen girişimler mevcut. Yine de, bir lastik üreticisi olarak bizim bakış açımıza göre, OEM girişimlerinin büyük bir etkisi bulunuyor: Genellikle daha az çalışmama süresi ve daha fazla verimlilik sağlayan daha büyük bir filo seçilebilir ve bu da kesinlikle tüm madencilik şirketlerinin amaçladığı şeydir. Alternatif olarak, yakıt tüketimini azaltmanın bir yolu da elektrikle çalışan araçların tercih edilmesidir.”
Son kullanıcı girişimleri de Net Sıfır hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulunur. Bunun önemli bir örneği, Fransa’nın en büyük inşaat malzemeleri tedarikçilerinden biri olan EQIOM ile Air Liquid arasında Avrupa’nın ilk sıfır emisyonlu çimento fabrikasını inşa etmek için yapılan ortak girişimdir. Tesis, üretilen CO2’yi yakalayıp sıvılaştırarak depolama veya yeniden kullanım için Kuzey Denizi’ndeki boş petrol kuyularına pompalayacak. Bu, on yıl içinde yaklaşık 8 milyon ton CO2 emisyonunu önlemesi beklenen bir faaliyettir.
Bu son bölüm, yol dışı lastik pazarındaki güncel sorunları kapsayan program dizisini sonuçlandırıyor. Her bölümde sunulan girişimler, fikirler ve öneriler, BKT’nin sanal stüdyosunun ötesinde devam eden, yaratıcıların hedeflerine, yani ortak paylaşıma ve endüstrinin bütününde gelişiminin temel taşları olan insanlara ve projelere tamamen ulaşan büyük bir tartışmaya kapı açtı.
