Nazimi Açıkgöz
Bildiride birçok alt başlıktan bazılarına değinmekte fayda var.
- Ürün verimliliğini zayıflatan diğer faktörler arasında toprak erozyonu ve arazi bozulması, biyolojik çeşitliliğin kaybı, su kıtlığı, çatışma ve tarımsal yeniliği kısıtlayan politikalar yer alıyor. Gelecekteki sıcaklık artışlarının, halihazırda düşük verimliliğe sahip ülkelerde en uç noktada olması ve mevcut gıda güvensizliği seviyelerini daha da artırması bekleniyor. Verimliliğin 1990’a kıyasla 2050’ye kadar neredeyse iki katına çıkması gereken düşük gelirli ülkelerdeki çarpıcı gerçek maalesef verimin artma olasılığının %50’nin altında olacağıdır. Mevcut gidişatımızı tersine çevirmek için en iyi bilimsel çabaların buraya kanalize edilmesi gerekiyor. Tarımsal üretkenliği artırmak dünyanın gelecekteki gıda ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli olabilir. Ancak tarımsal Ar-GE’ye öncelik vermezsek artan tüketim nasıl karşılanır. Araştırmalar arasında değişen iklim koşullarında en iyi performansı gösterecek hayvan ve bitki genotiplerini geliştirmek, gıdaların depolama ve raf ömrünü iyileştirmek, mikroorganizmalardan ve mantarlardan besin açısından zengin gıdaların yaratılması yer almalıdır. Ürün verimliliğini baltalayan diğer faktörler arasında toprak erozyonu ve arazi bozulması, biyolojik çeşitlilik kaybı, su kıtlığı, çatışma ve tarımsal yeniliği kısıtlayan politikalar yer alıyor.
- Büyümeyi optimize etmek için buğday ve pirinç gibi temel ürünlerde fotosentezi iyileştirmek; gübreyi devreden çıkartıp, azotu biyolojik olarak değerlendirebilen tahıllar geliştirmek;
- İklim değişikliğinin etkileri dünya çapında gıda üretimini zaten azaltıyor. Ancak özellikle sıcaklıkların başka yerlere göre daha hızlı arttığı Afrika’da durum çok daha vahim. Üretkenliğin 1990’a kıyasla 2050’ye kadar neredeyse iki katına çıkması gereken düşük gelirli ülkelerdeki çarpıcı gerçek birim alandan kaldırılan ürün artışının %50 den daha düşük olması. Afrika’da, temel ürün mısırın veriminin neredeyse tüm yetiştirme alanında azalacağı tahmin ediliyor.
- Günümüze kadar göz ardı edilen dayanıklı, besin açısından zengin, bu zamana kadar üzerinde durulmayan yerel tür-çeşitlere yönelik araştırmaları artırmakta yarar görülmektedir. Meyve ve sebzelerin depolanmasını ve raf ömrünü iyileştirme ve mikroorganizmalardan ve mantarlardan besin açısından zengin gıda yaratma hedefleri üzerinde durulmalıdır.
Son 60 yıldır dünya çapında yetersiz beslenmeyi önemli ölçüde azaltan araştırma odaklı yeşil devrim maalesef ivme kaybediyor. Özellikle gelecekte etkilenmesi muhtemel bölgelerde araştırmaya yatırım yapmak şu anda gıda güvenirliğini iyileştirmeğe ve gelecekteki olası krizleri hafifletmeye yardımcı olacaktır. Bu nispeten ucuz, tüm insanlığa fayda sağlayacak bir getirisi olan, son derece çözülebilir bir sorundur.
Bilim camiası önümüzdeki 25 yıl içinde felaket boyutunda gıda güvensizliğini önlemek için atılımlara gereksinim vardır. Bunun için fon, kaynak ve iş birliği kaçınılmazdır.
Nobel ve Dünya Gıda Ödülü sahibi dünya liderlerinin bu saptama ve önerilerinin yerinde olduğu bir gerçek. Onların tedirginliklerini hafifletmek için bir müjdeli haberin zamanı geldi: Finlandiya’da bir yılda bir m2 den 240 kg salatalık hasat edildi[1]. Üç dönemlik yetiştirme esnasında her dönem için farklı bir çeşit kullanıldı. Bu salatalık rekorunun ardındaki temel faktörler gelişmiş teknikler, yenilikçi çeşit seçimi ve yakın iş birliğinin bir kombinasyonudur.
Tedirginlikleri hafifletecek bir başka gelişme? Küresel ısınma ve üretim alanlarındaki daralmaya karşın birim alandan elde edilen verimi artırmak gerekmekte. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin, verimi artıracak yeni çeşitlerin, yeni genotiplerin ıslahı için devreye sokulan “Yeni Islah Teknikleri” (gen düzenlemeleri) konusunda, gerekli yasal düzenleme yarışına ne demeli[2]? Umulur ki ülkemizde çok kısa zamanda söz konusu yarışa katılır!
[1] https://hortoinfo.es/produccion-mundial-pepino-120722/
[2] https://www.isaaa.org/blog/entry/default.asp?BlogDate=1/22/2025