Türkiye tarım alanıbakımından, ABD’nin onda birine yakın ve AB ülkeleri toplamının üçte birine yakın genişliğe sahiptir. Günümüzde her ne kadar işlenmekte olan tarımsal alanların tümünün işlendiği söylenmekteyse de, istatistikler bize tarıma elverişli olduğu halde 1.3 milyon hektar alanın hala işletmeye açılmadığı bilinmektedir. Diğer taraftan tarımda ekonomik olarak sulanabilecek alanların henüz yüzde ellisi sulu tarıma açılabilmiştir.
Son yıllarda endüstriyel anlamda ülkemizde önemli gelişmeler olmasına karşın, Türkiye nüfusun %30’un üzerinde, hala kırsal kesimde yaşamakta ve tarımla uğraşmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde tarımsal alanda yaşam sürdürenleri toplam nüfusa oranı % 4’tür. Türkiye tarımında, toprakların henüz gelişmiş AB ülkelerinin tarım toprakları kadar kirlenmemiş olduğu bilinmektedir. O nedenle tarımda yeni yaklaşımların özellikle “Organik Tarım” ülkemiz için önemini bilmek gerekir. Ülkemizin çeşitlilik veüretim yönünden tarım potansiyeli oldukça yüksektir. Plansızlık ve eğitimsizlik yönünden dünyadaki gerçek yerini alamamaktadır. Özellikle son yıllardaki ekonomik kriz, artan tarımsal girdi maliyetleri tarımda tedavisi zorlaşmış önemli yaralar açmıştır. Tüm bunlara ilave olarak azalan destekleme çabaları da, tarım ve tarımsal alanda yaşam sürdürenleri yoksul duruma getirmiştir.
Son yıllarda Türkiye tarımındaki tüm olumsuzluklara rağmen, FAO istatistiklerine göre birçok üründe ve tarımsal alanda dünyadaki yerini korumuştur.
Özellikle fındık, incir, üzüm, kaysı, kiraz, ayva, üretiminde Türkiye dünya birinciliğini elde etmiştir. Kavun, karpuz, taze fasulye, mercimek ve salatalık üretiminde dünya ikincisi; elma, biber, domates, patlıcan, nohut, kestane ve antepfıstığı üretiminde dünya üçüncüsü olmuştur. Ayrıca vişne, ceviz, zeytin ve kuru soğan üretiminde dördüncü, ıspanak ve şeker pancarı üretiminde ve arıcılıkta dünyada beşinci sıraları almıştır.
Tarımdaki tüm olumsuzluklara karşın Türk tarımı, dünyaya toplam sebze üretiminin %3.5’ini üreterek dünya dördüncüsü, toplam meyve üretiminde dünya üretiminin %2.3’ünü karşılayıp dünya on birincisi olmuştur.
Türkiye’de, tarımsal gelişmede her ne kadar coğrafik ve ekolojik potansiyel yönünden üretim çeşitliliğine ve verimliliğe tam olarak ulaşılmamışsa da, dünya tarımsal üretiminde 6 üründe birinci, 6 üründe ikinci, 12 üründe üçüncü, 12 üründe beşinci ve 17 üründe onuncu sıralarda yer almaktadır.
Türkiye dünya tarımında en önemli ürünlerde sayılan buğday, pamuk, tütün, ayçiçeği ve çay gibi ürünlerde de dünya üretiminde ilk sıralardadır. Buğday üretiminde sekizinci, pamuk üretiminde altıncı, tütün üretiminde altıncı, ayçiçeği üretiminde dokuzuncu ve çay üretiminde altıncı sıradadır.
Tüm bu olumlu gerçeklere karşın tarımsal üretimdeki birçok üründe verim çok düşüktür ve tüm ülke gereksinimini karşılamaktan uzaktır. O nedenle bu açıklık ithalat yoluyla giderilmektedir. İthalatta en büyük oran özellikle yağlı tohumlar ve lif pamuk ithalatıdır. Son beş yıllık dönemde 14 milyon tondan fazla yağlı tohum ve bitkisel yağ ithal edilmiştir. Diğer taraftan lif pamuk ithalatı da yıllık 500 bin ton seviyelerini aşmıştır.
Türkiye tarımda potansiyel ve üretim olarak günümüzde % 70 bitkisel üretim ve % 30 hayvansal üretim şeklindedir. Oysaki gelişmiş ülkelerde, bunun tam tersi durumu söz konusudur. Diğer taraftan tarımın gerçeği olarak hayvansal üretimde risk daha azdır. Hayvansal üretiminde üretilen ürünler, insan beslenmesinde daha önemli yer tutmaktadır. Özellikle üç tarafı denizlerle çevrili ve birçok akarsuyun kaynağı durumunda olan Türkiye, balık üretiminde de dünyada 29. sırada yer almaktadır.
AB sürecinde bulunan ülkemizde tarımın sorunları oldukça fazladır. Bu sorunların çözümünde Türkiye tarımının AB’ye karşı mevcut durum değerlendirilmesi yapılarak, Türkiye tarımının AB tarımına karşı güçlü yönleri, zayıf yönleri, fırsatlar ve tehditler olarak, bir dizi halinde ele alınması ve belli bir süreç içerisinde kırsal kesime, daha doğrusu tarımsal alanda yaşayanlara ve tarımla beslenenlere, dahaiyi koşullar getirmesine dikkatedilerek çözümlenmesi gerekir.
Tüm bu olumlu ve olumsuz gerçeklerin çözümünde, tarımda“organik tarım” oluşumunun, “alternatif ürün” oluşumunun, “tarımsal üretim planlamasının”, “eğitim birliği” oluşumunun, “tarım ve kırsal kalkınma politikalarının” birlikte düşünülmesinin, “sanayi- üniversite-tarım” işbirliği modellerinin geliştirilmesinin, “kooperatifleşmenin” etkinliğinin, “tarıma dayalı sanayinin” gelişiminin, tarımsal alanda “çağdaş teknolojinin” kullanılmasının birlikte değerlendirilerek, daha sağlıklı yapı gerçekleşebilir.
Prof.Dr. Poyraz ÜLGER
Trakya Üniversitesi 3. Dönem Rektörü
e-mail: [email protected]