Metro Türkiye, ülkenin dört bir köşesinde yetişen yerel ve coğrafi işaretli ürünleri koruyup geliştirmek adına öncü çalışmalar gerçekleştiriyor. Şirket bu kapsamda özellikle tarım ve hayvancılık kooperatifleriyle çok sayıda projeye imza atıyor.
Metro Türkiye Satın Alma Direktörü Deniz Alkaç, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla kooperatiflerle gerçekleştirdikleri iş birlikleri hakkında açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin çok verimli bir tarım ülkesi olduğunun ve üreticiyi destekler nitelikteki çalışmaların toplumsal değişime ve gelişime katkı sağlayan şirketlerin gündeminde olması gerektiğinin altını çizen Metro Türkiye Satın Alma Direktörü Deniz Alkaç “Metro Türkiye olarak veriler ışığında tarım alanındaki çalışmalarımızı her geçen gün biraz daha artırarak yerel üreticinin yanında olmaya devam ediyoruz” dedi.
“Metro Türkiye olarak ardımızda anlamlı bir iz bırakmak için çalışıyoruz”
Üretici ve kooperatifler ile kol kola çalıştıklarını belirten Alkaç, bu alandaki çalışmaları hakkında,“Metro Türkiye olarak biz, kuruluşumuzdan bu yana ardımızda anlamlı bir ‘iz’ bırakma hedefiyle çalışıyoruz. Yerelliğe verdiğimiz değer ve bu ülkeden kazandığımızı yine bu ülkeye yatırma arzusuyla tarıma verdiğimiz desteği her geçen gün artırıyor, ülkemizin değerlerini hak ettiği yere ulaştırmak konusunda önemli adımlar atıyoruz. Sözgelimi üç bin ton olan Kapıdağ mor soğanının rekoltesi geçen yıl 800 tona kadar düşmüştü. Eğer müdahale etmeseydik ürün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktı. Bunun üzerine, ve Bereketli Eller Kadın Kooperatifi ile iş birliği yaptık. Böylece kadın emeğine ve gücüne de destek vermiş olduk. Metro Türkiye olarak üretilen tüm ürünleri satın aldık. Şu anda Kapıdağ’daki çalışmalarımız devam ediyor. Aynı şekilde, günümüzde yalnızca altı bin tane kalan Kırklareli Kıvırcık Kuzu’nun marka olarak tescillenmesi ve neslinin korunması için İstanbul Üniversitesi, Kırklareli yerel yönetimi ve kooperatiflerle iş birliği içinde çalışıyoruz” dedi.
“Coğrafi işaretli ürünleri koruyup dünya çapında tanıtmayı hedefliyoruz”
Alkaç, Metro Türkiye tarafından 2011 yılında başlatılan Coğrafi İşaretli Ürünler Projesi hakkında ise şunları söyledi, “Coğrafi işaretli ürünler projemizle kaybolma tehlikesi olan tohumlara ticari değer kazandırırken üreticilerimize danışmanlık, eğitim ve teşvikler sağlıyoruz. Projemiz, özgün doğa koşullarında yetiştirilen coğrafi işaretli ürünlerin korunmasını, ulusal ve global çapta tanıtılmasını, yerel üretici ve dolayısıyla da ülke ekonomisi için katma değer yaratılmasını amaçlıyor. Ürünün coğrafi işaret tescili almasından ihracatına kadar olan bütün süreçleri takip ediyoruz. Yerel üreticinin rekabet gücünü artırarak sürdürülebilir kırsal kalkınmayı da destekliyoruz. Türkiye’nin farklı yörelerinde yerel üreticilerle çalışıyor, onları ve ailelerini sürdürülebilir tarım yöntemleri hakkında bilinçlendiriyoruz. Bu projeyle coğrafi işaretler için yeni bir pazar oluşturulurken tescillenerek katma değer kazanan ürünlerle hem üreticiyi hem de orijinal ürün garantisiyle tüketiciyi koruyoruz. Örneğin, projenin düğmesine bastığımızda Taşköprü Sarımsağı’nın rekoltesi 50 bin tondan 12 bin tona düşmüştü. Üreticilere ürün özelinde tohum, yetiştirme metotları, verim gibi başlıkları içeren eğitimler verdik, üretimi standardize ettik. Üreticilerimizin her birinin “Kırmızı Pasaport”, yani GLOBAL GAP Sertifikası almasını sağladık. Artık Taşköprü Sarımsağı, sorgusuz sualsiz Avrupa’ya ihraç edilebilir konuma geldi.”
“Gıda atık ve kayıpları da üzerinde önemle durulması gereken bir konu”
Bugün Türkiye’de üretilen 49 milyon ton meyve ve sebzenin yüzde 25 ila 40’ının üretim ve dağıtım zinciri aşamasında kayba uğradığına dikkat çeken Deniz Alkaç, “TÜBİTAK verilerine göre, kayba uğrayan ürün miktarı yaklaşık 11,6 milyon ton. Biz de 2017 yılında üretim ve dağıtım zincirinde yaşanan kayıpları incelemek üzere TÜBİTAK iş birliğiyle bir araştırma gerçekleştirdik. Bu sayede hem meyve sebzede yaşanan kayıpların sonuçlarına dikkat çekmeyi hem de ev dışı tüketim sektöründeki israfın önüne geçebileceğimizi gündeme getirmeyi amaçladık. Sekiz ay süren bu çalışma sonucunda gördük ki, kötü koşullarda tedarik edilen ürün, iyi koşulda tedarik edilene kıyasla tam dokuz kat daha fazla atığa dönüşüyor. En çok atık oluşan aşamalar nakliye ve sergileme. Bu nedenle gıda kayıp ve atıklarının önlenmesi ve milli kaynak israfının son bulması için aynı yıl Metro Gıda Hareketi adını verdiğimiz bir projeyi başlattık. Bu alanda farkındalık yaratmak için yerel üreticilerden restoran şeflerine ve işletmecilere kadar geniş bir kesimle iş birliği yapıyoruz” açıklamasında bulundu.
Metro Türkiye olarak sıfır atık hedefiyle çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Alkaç, “Metro Türkiye mağazalarındaki atık yönetimini iyileştirmek için yeni nesil dijital atık yönetimi platformu olan Fazla Gıda ile iş birliği yaptık. Bu iş birliğiyle reyondan çekme süresi gelmiş ancak son kullanma tarihi geçmediği için hala satılabilir olan ürünleri israf olmaktan kurtarıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. 2018’de 250 bin öğün yemeğe denk gelen 110 ton gıdayı, 35 gıda bankası aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık. Şu anda hedefimiz bağışlanamayacak durumda olan gıdaları çöpe atmak yerine kompost alanlarına göndermek. Böylece bu gıdaları hem toprağın yapısını zenginleştiren gübre haline getirebilecek hem de sıfır atık üreten bir sistem geliştireceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.