Küresel ısınmayla birlikte tüm dünyada giderek artan su riskleri, tarımsal üretimi, su kaynaklarının sürdürülebilirliğini ve dolayısıyla gıda güvenliğini tehdit ediyor. Su kaynaklarının sürdürülebilir olarak kullanılması, su riskiyle karşı karşıya olan ülkelerin ulusal güvenlik konusu haline geliyor. Sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesiyle son 50 yılın en sıcak üçüncü kış mevsiminin yaşandığı Türkiye, su kriziyle karşı karşıya olan ülkeler arasında yer alıyor. Uzun dönem iklim değişikliği tahminlerine göre, ülkemizde su kaynaklarının yaklaşık %25 azalması bekleniyor.
Yarı kurak iklim kuşağında yer alan Türkiye’de, su kaynaklarının etkili kullanılması her geçen gün daha büyük önem kazanıyor. SKD Türkiye ve Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü, Ülker’in ana sponsorluğunda ve Brisa, IC İçtaş İnşaat, PepsiCo, Sütaş, Toros Tarım ve TürkTraktör’ün destek sponsorluğunda gerçekleştirilen “Su Riskleri Projesi” ile tarımda su verimliliği ve su ayak izi farkındalığının sağlanması amaçlanıyor. Mayıs 2022’de Orta Anadolu’da başlatılan projenin 1. faz raporu kamuoyuyla paylaşıldı.
Proje kapsamındaki çalışmalar, Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Gökşen Çapar koordinatörlüğünde, Prof. Dr. Süleyman Kodal, Prof. Dr. Y. Ersoy Yıldırım, Prof. Dr. Yeşim Ahi, Öğr. Gör. Çiğdem Coşkun Dilcan ve Öğr. Gör. Dr. Tolga Pilevneli tarafından yürütüldü. T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan Ulusal Su Planı’nda yer alan konular ile uyumlu olan proje kapsamında, gereğinden fazla sulama yapılmaması ve uygulama hatalarının önüne geçilmesi için Kırıkkale ili Delice ilçesi Çerikli beldesinde 100 çiftçiye “Modern Sulama Yöntemleri” ve “Gübre Kullanımı” konulu eğitimler verildi.
SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, iklim krizi ile mücadelenin su kaynaklarının korunmasında yetersiz kaldığına dikkat çekerek, “Son 50 yılın en sıcak üçüncü kış mevsiminin yaşandığı bu dönemde en büyük endişemiz su kaynaklarındaki azalma. SKD Türkiye olarak yürütülen mevcut çalışmalarla iklim krizi ile mücadele edeceğimizi her fırsatta dile getiriyor, yaratıcı ve yenilikçi çözümler ortaya koymak için var gücümüzle çalışıyoruz. Ülkemizde su kaynaklarının %70’ten fazlası tarımda kullanılıyor, tarımsal faaliyetler için ihtiyaç duyulan su miktarının sürdürülebilir bir şekilde sağlanabilmesi için su verimliliğinin artırılması kilit bir role sahip. Su Riskleri Projesi ile su kaynaklarının sürdürülebilir metotlarla verimli kullanımına yönelik önemli çıktıları olan bir araştırmayı ortaya koyduk. Tarımda modern sulama yöntemlerinin uygulanmasının su güvenliği için önemini araştırmamızda gördük. Kırıkkale ili Delice ilçesinde gerçekleştirilen proje uygulamasında, damla sulama yöntemi uygulanarak üretilen buğday için %20 oranında ürün verimliliği ve %30 oranında su tasarrufu sağlanması çok önemli bir başarı. Bölgedeki çiftçilerin modern sulama yöntemleri ile ilgili eğitim almış olması da farkındalığı artırdı. Şimdi modern sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılması için elimizden gelen tüm çabayı göstereceğiz” dedi.
İklim değişikliğine uyumlu sürdürülebilir tarım uygulamalarını yaygınlaştırmanın büyük önem taşıdığına dikkat çeken Ülker CEO’su Mete Buyurgan ise şu bilgileri aktardı: “İsrafsız şirket modeliyle ve uzun vadeli sürdürülebilirlik hedefleriyle çalışırken, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğine katkı vermeyi, doğru tarım uygulamalarının yaygınlaşmasına yönelik projeleri desteklemeyi çok önemsiyoruz. Bu sebeple SKD Türkiye’nin iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkisini analiz etmeyi ve tarımda verimli sulama stratejileri geliştirmeyi amaçlayan Su Riskleri Projesi’nin ana sponsoru olduk. Projenin birinci fazındaki su tasarrufu ve ürün verimliliği sonuçları da doğru yolda ilerlendiğini gösterdi. Bu projeyle çiftçilerin su kullanımı konusundaki farkındalığını artırmayı ve ülkemizin sürdürülebilir geleceğine katkı sağlamayı hedefliyoruz”.
SKD Türkiye, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’nca ülke genelinde başlatılan “Ulusal Su Verimliliği Seferberliği”nin de önemli bir paydaşı. SKD Türkiye su kaynaklarının sürdürülebilir yöntemlerle kullanımı konusunda yürüttüğü çalışmalarla Ulusal Su Verimliliği Seferberliği’ni destekleyecek.
RAPORUN ÖN PLANA ÇIKAN SONUÇLARI NELER?
Sürdürülebilir tarım uygulamaları için önemli bir kaynak niteliği taşıyan raporda ön plana çıkan bulgular şu şekilde:
- Proje kapsamında seçilen Kırıkkale ili Delice ilçesi Çerikli Beldesi, 250-300 mm yıllık yağış miktarına sahip olup, ülkemizin en az yağış alan havzalarından Kızılırmak Havzası’nda yer alıyor.
- Proje kapsamında, 2021-2022 sezonunda Çerikli beldesinde buğday ve silajlık mısır üretiminde damla sulama yöntemi uygulanarak, tarımsal su verimliliğinin artırılması hedeflendi.
- Buğday denemesinde, geleneksel yöntemler ile üretim yapan ve yağmurlama sulama yöntemi kullanan çiftçi uygulamasına kıyasla, damla sulama yöntemi ve optimum sulama programı kullanılan proje uygulamasında %20 daha yüksek verim (264 kg/da) elde edildi.
- Silajlık mısır denemesinde ise, damla sulama sistemi kurulan ancak sulama sıklığı çiftçiye bırakılan uygulamaya kıyasla, damla sulama yöntemi ve optimum sulama programı kullanılan proje uygulamasında 70 ve 140 cm lateral aralığına sahip işletme birimlerinde sırasıyla %23 ve %3 daha yüksek verim (4.900 kg/da ve 4.100 kg/da) sağlandı.
- Proje alanında buğdayda %30, mısır üretiminde %45’e varan oranda su tasarrufu yapılarak daha iyi verim elde edilmiş olması projenin başarısına işaret ediyor.
- Ülkemizde tarımda su verimliliğinin sağlanması için modern sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılmasının oldukça önemli olduğu biliniyor. Proje kapsamında yoğun bir saha çalışması gerçekleştirilerek çiftçilerle birebir iletişim kuruldu. Bu süreçte çiftçinin modern sulama yöntemlerinin uygulanmasında eğitim, bilinçlendirme ve teşvik mekanizmaları konusunda bilgilendirilme ihtiyacı olduğu gözlemlendi.
- İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak, çevre sağlığını korumak ve sürdürülebilir üretimi gerçekleştirmek için mevcut üretim modellerinin gözden geçirilmesi, iyileştirilmesi, akıllı tarım uygulamalarına geçilmesi yönünde girişimlerin başlatılması gerekiyor.
- Entegre su yönetimi yaklaşımı çerçevesindekamu, özel sektör, akademi, sivil toplum kuruluşları ve tüm su kullanıcılarının katılımı ve iş birliği ile çözüm odaklı yönetim modellerinin oluşturulması su güvenliği için önem arz ediyor.