Akıllı Tarıma Hizmet Eden Uydu Teknolojilerine Evet…

Gelecek Senaryolarının…

İnsana Yaşam Alanı Bırakılabilecek Şekilde Yazılması Umuduyla…

Akıllı Tarıma Hizmet Eden Uydu Teknolojilerine Evet…

Nurten Hanım “Hocam, Dergimizin bu sayısı Konya Fuarı öncesinde 8 Mart’ta yayına girecek, yazınızı alabilir miyim?” dediğinde “O zaman derginin bu sayısını Dünya kadınlar günü nedeni ile köy kadınlarımıza armağan edelim. Yazıya gelince, gözlerim henüz yeterince göremediği için ben söyleyeyim siz yazın lütfen” dediğimde beni kırmadılar sağ olsunlar. Öylede oldu. Ben söyledim onlar yazdılar.

İstanbul’da 16-17 Aralık 2011 tarihleri arasında, Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR), Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümü ve TÜYAP işbirliği ile düzenlenen “1.Avrasya Tarımsal Mekanizasyon Zirvesi”ne nezaket göstermişler, bizi de davet ettiler. Tarımda yeni teknolojilerin gelişimi ve uygulamaları konusunda bilgilenmemizin yanı sıra hocalarımızı, öğrencilerimizi ve dostların tamamını bir arada görmekten mutlu olduğumuz güzel bir organizasyondu. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyoruz.

“Tarım Makinelerinde Gelecek Senaryoları”nın ele alındığı oturumda dört değerli hocamla (Prof. Dr. Ediz Ulusoy, Prof. Dr. Ünal Evcim, Prof. Dr. Ahmet Çolak ve Prof. Dr. Ramazan Öztürk) ile aynı masada olmak onurunu tatmış olmam ayrı bir keyifti. En büyük şansızlığım ise Prof. Dr. Ünal Evcim hocamızdan sonra sunumumu gerçekleştirmiş olmamdı. Bilgisine ve bilimsel çalışmalarına hayran olduğum çok değerli bir bilim adamı ve tükenmez enerjisi ile ülkesel tarım projelerinin vazgeçilmez gönüllüsü olmasının yanında, beyefendi kişiliğinden ve insanlığından örnek almaya çalıştığımız değerli hocamızdan sonra zaten söyleyecek fazla bir şey de yoktu. Konuşmasını “Küresel rekabet ortamında, giderek daralan çevre limitlerine ve sürekli artan iklim değişikliği baskısına karşın, Türkiye tarımında sürdürülebilirliğin sağlanması için verimliliğin geliştirilmesi zorunludur. Verimliliğin geliştirilebilmesi için ise girdi etkinliliğin ve zamanlılığın artırılması gerekir ki, bu da ancak çağdaş üretim teknolojilerine geçilmesi ve bunlara uygun mekanizasyon araçları kullanılmasıyla sağlanabilecektir” şeklindeki kapanış sözleri sözün de bittiği yeri işaret ediyordu.

Ardından bende çoğu uygulamada ilk olan mevcut ve gelecek projelerimizden söz ettim. Özetle;

25 yıl önce “Devlet millet el ele vererek çiftçinin mal ve canını güvenceye alacak sistemleri kuracağız” sloganı ile başlayan serüvenimizde sürekli artacak olan iklim değişiklikleri baskısını azaltmak için yazdığımız senaryoları uygulamaya geçirdiğimizi; tarımda malları güvenceye alan sistemleri ve Tarım sigortaları Türkiye modelinin kurduğumuzu, 2000 yılının başında henüz Dünyada uygulaması yokken; hasar otomasyonu yanı sıra GPS kullanımını, Coğrafi Bilgi Sistemlerini, özetle bugün için çok sıradan gelen tarımda bilişim teknolojilerinden yararlanılarak senaryoları gerçekleştirdiğimizi, yasal düzenlemelerden sonra havuz sistemini kurduktan sonra bugün arkaya baktığımızda 3.500’den fazla ziraat mühendisi ve 2.500 veteriner hekime iş olanağı sağlayan bir sektör yaratıldığını görmekte olduğumuzu da hatırlattık.

Serüven bitmedi. Son beş yıldan beri çiftçinin canlarını güvence altına alacak sistemleri kurmak için projeler üreterek yola devam ettiğimizi, tarımda makine insan ilişkilerine yeteri kadar önem verilmediğini, oysaki iş kazalarının büyük bir bölümünün yaralanmalar ve yaşam kaybı ile sonuçlandığı ve makine–insan ilişkilerine bağlı risklerin yönetiminin öncelikle ele alınmasını zorunlu kıldığını, Tarımsal mekanizasyonun gelecek senaryolarını “teknolojiye evet, ancak önce insan” sloganı ile yazmaya devam edeceğimizin altını çizdik.

 

Çiftçilerimiz köyünde, evinde ve arazide çalışırken kaza riskleri ile karşı karşıya kalmakta bu kazalar bedensel yaralanmalar hatta yaşam kayıpları ile sonuçlandığını, çiftçinin yaşam kaybı sonrasında ailenin ve toprağın parçalandığını, tarım sürdürülebilir olmaktan çıktığını ve her şeyden önemlisi çiftçinin geride kalan ailesinin ve genellikle kadınlarımızın sosyal ve ekonomik risklerin altında ezildiğini, dikkate alarak somut sonuçlar veren projeler ürettiğimizi açıkladık.

Uygulamaya koyduğumuz “Çiftçi Kaza Sigortası Projesi” ile yılda 89 TL prim ödeyen Çiftçinin kaza sonucu sürekli sakat kalması halinde kendisine, yaşamını kaybetmesi halinde ailesine 100 bin TL ödendiğini, isteğe bağlı bir sigorta olmasına rağmen daha ikinci yılında 227 bin 865 çiftçinin kaza risklerine karşı güvence altına alındığını açıkladık.

Çiftçinin başına ne gelirse gelsin en az iki katının eşinin başına geldiğinin bilinci ile köylerde önce hanımları sonra beyleri eğittiğimizi ve nasıl inanılmaz sonuçlar aldığımızı anlattık.

Aslında zaten dünyada örnek alınan projelerimiz sonucunda damdan ya da traktörden düşerek yaşamını kaybeden çiftçinin ailesine 100 bin TL tazminat ödendiğinde ne arazinin ne de ailenin parçalanmadığına tanık olduğumuzu, sigortacı olmadığımız halde sırf kırsaldaki kadınlarımızın sırtındaki yaşam yükünü omuzlamasında küçük bir katkı sağlamak için yolda olduğumuzu ve dört ayrı projemizi anlatmaya çalıştık.

Anlatmadıklarımız da vardı. Dört yıl önce kırsaldaki insanlarımız için geliştirdiğimiz Çiftçi Kaza Sigortasına yeni sağlık ürünleri ekleyerek bugün hedefe yürüyoruz. Yeni geliştirdiğimiz acil durum sağlık sigortası projesi ile nerede olursa olsun çiftçi Dünya Sağlık Örgütünce belirlenen 23 ayrı nedenden dolayı acil sağlık sorunu yaşadığı anda telefonla doktordan Tıbbi Bilgi ve Danışmanlık hizmeti alabilmekte, Köyden ambulansla hastaneye götürülmekte, hastaneye kaldırılan Çiftçinin doktor, film, tahlil ve tedavi masrafları ile acilen ameliyat olması halinde de 5.000 TL’ye kadar ameliyat masrafları sigorta şirketince ödenmektedir. Bunun için Çiftçinin yıllık sadece 75 TL’lik bir prim ödemesi yeterli. Ayrıca Çiftçi ek primler ödeyerek ailesinin tüm bireylerini çiftçi acil durum sağlık sigortası güvencesine alabilmektedir.

Uygulama sonuçlarına hiçbir ülke inanamadı, Dünyada yankı uyandırdı. Kırsaldaki kadınlara iş ve aş temin etmek üzere “mikro kredi” uygulaması ile Nobel ödülü alan Prof. Dr. Muhammed Yunus şimdilerde Türkiye’de, geliştirdiğimiz poliçemiz “mikro sigorta” adıyla karşınızda. Kadınlara özgü bir şekil aldı ve dünyada bir ilk “Kadına Şiddet” sigorta kapsamına alındı. Türkiye patentli “Micro sigorta” her yere yayılıyor. Biz Nobel ödülü falan beklemiyoruz. Kadınlarımız şiddet görmesin, üzülmesin ve hep yanıbaşımızda olsun, arkamızda o gücü hissedelim yeter.

ABD’de halen birçok eyalette çiftlikte çalışan tarım işçilerinin ancak “bu çiftlikte başına gelecek kazalardan işletme sahibinin hiçbir sorumluluğu olmadığını” kabul ederek imzalaması halinde işe girdiği gerçeği ortadayken bizim çiftçilerimize “kentlerimizde bile olmayan teminatları içeren” kaza ve sağlık güvencelerini en ekonomik şekilde sunan projeleri ardı ardına hayata geçirmemizi anlayamayanlar olabilir. Hedefimiz bu projenin çiftçi kaza sigortası ve traktör sigortası ile ortak bir poliçe haline getirilip 5 yılda 1 milyon çiftçinin güvence altına alınmasını sağlamak. Umarız kurduğumuz sistemlere ve bıraktığımız miraslara ilgili kişi ve kuruluşlar sahip çıkarlar. Biz hiçbir beklentimiz olmadan hedefe yürüyoruz.

Gelin birlikte yürüyelim

Bu arada zirvede konu edilen “Kırsal Alanda Çalışanlar için Daha Güvenli Tarım” SAFER projesinin her türlü faaliyetini desteklediğimi, oluşturmaya çalıştıkları tarımda iş güvenliği gönüllülerinden birisi olarak her türlü katkıyı sağlamaya hazır olduğumu belirtmek isterim. Hatta şimdiden başlayalım. Nurten Hanım; önümüzdeki sayılarda SAFER i anlatacağım ama şimdiden bir farkındalık yaratarak. Derginin köşesine (mümkünse kapağına) SAFER’in logosunu sürekli koysanız diyorum.(dedim bile)

Dünyada Tarımsal Mekanizasyonun gelecek senaryolarını insan faktörünü önde tutarak hazırlayabilir ve Türkiye’nin sürdürülebilir modellere öncülük etmesini sağlayabiliriz. Ortak akıllarda önce bunun farkına varmalı, sonra birlikte fark yaratmalıyız. Yaptık geliyoruz. Yine yaparız.

Sevgiyle kalın.

Bunları da beğenebilirsin
yorum Yap