“Hedefimiz Avrupa’nın en büyüğü olmak”

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Traktör Müzesi açmak nereden aklınıza geldi?

Sanayi kökenli bir iş adamıyım. Biga Gümüşçay’da bir çeltik fabrikam bulunuyor. Ayrıca geçmişte çiftçilik de yaptım. 1954 yılında Trabzon’un Of ilçesinde doğdum. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Çocuklarımdan birini kaybettim ve müze için “Reha Keskin anısına” diyoruz. 2006 yılında yaptığım bir Almanya ziyaretinde, arkadaşlarım beni bir pazar günü Stuttgart yakınlarındaki traktör müzesine götürdü. Müzeyi çok beğendim. Yeşilliklerin içerisinde çok hoş bir yerdi. Müzeyi gördüğümde şaşkınlığımı gizleyemedim. Gerçekten görünmeye değer bir yerdi ve rengarenk traktörlerle doluydu. 1800’lü yılların sonundan günümüze kadar üretilmiş traktör markalarının birçoğu orada vardı. Sonra Türkiye’ye döndüğümde Türkiye’de bir traktör müzesi var mı diye araştırma yaptım. Araştırmalarım neticesinde ülkemizde traktör müzesinin olmadığını öğrendim. Biga Gümüşçay’daki fabrikamın önüne bir fanusun içine koymak amacıyla eski bir traktörün restorasyonunu yapayım istedim. Tarıma yönelik bir fabrika olduğu için hem fabrikaya hem de o bölgeye hoş bir anlam katacağını düşündüm. Sonra araştırmalar yaptık ve 1949 model John Deere marka bir traktör bulduk. İlk traktörümüz oydu. İstanbul’da hazır beton tesisimdeki atölyelerde bu traktörü tamamen söküp, bütün eksik parçalarını tamamladık. Far, panjur ve gösterge saatleri gibi burada bulunmayan bazı parçalarını Amerika’dan getirterek traktörü restore ettik. Çok da başarılı ve güzel oldu. Yeniden yaptığımız araştırmalar neticesinde ikinci traktörü bulduk ve o traktörü de aynı şekilde yeniledik. Neticede sayı 10’a ulaşınca artık bir koleksiyoncu vasfını üstleniyorsunuz. Sonra bu traktörlerle neden bir müze açmayalım diye düşündük ve bu anlayışla müzemizi kurduk. Bugün müzemizde 75 tane traktör, 100’e yakın obje bulunuyor.

Traktörleri nasıl ve nereden temin ediyorsunuz?

Müzemizde Türkiye’nin bütün vilayetlerinden traktörler var. Anadolu’nun köyleri ve kasabalarında bulunan eski traktörleri buluyoruz. Ancak böyle traktörler artık yok denecek kadar az. Bu işi seven, ülkenin çeşitli yerlerini gezen traktör sevdalılarıyla tanıştık. Onların yardımlarıyla bu traktörleri köylüden satın aldık. Traktörün olduğu bölgeye Ustabaşım İlyas Usta gidiyor ve restorasyonunu yapabileceğimiz traktörü köylüden pazarlık yaparak satın alıp getiriyoruz. İknada zorluk çektiğimiz köylüler oldu. O insanların bize inanmaları için böyle bir müze olduğunu söyledik. Traktörlerin fotoğraflarını onlara mail ya da mesaj yoluyla ilettik. Güzel karşılıklar aldık. Çok sevindiklerini, traktörü iyi ki müzeye verdiklerini söyleyenler var. Hatta buraya gelip, traktörünü görüp “ben bunu yıllarca kullandım, bana hizmet etti” deyip duygulanan köylüler var.

Traktör seçimini hangi kriterlere göre yapıyorsunuz?

Traktörleri seçerken belirlenmiş kriterler üzerinden ilerlemiyoruz. Ancak dikkat ettiğimiz bazı hususlar bulunuyor. Türkiye’ye gelmiş, bu topraklarda çalışmış, Türk çiftçisine hizmet etmiş bütün markalardan hiç olmazsa bir adedini müzemizde görmek istiyoruz. Ülkemizde bulunan 80 farklı marka traktörün 55 adedi müzemizde bulunuyor. Traktörlerin restorasyonunu Dünya Beton’un tesislerinde yapıyoruz. Orada 12 elemanımız çalışıyor. Elemanlarımı kendi branşlarında oldukça profesyonel insanlar. Başlarında İlyas Usta var. Onlar da bu işi çok severek yapıyorlar. Müzeye, müzeciliğe çok inanmış ve değer veren kişiler.

Traktörler antika değil de yepyeni ürünlermiş gibi görünüyor? Restorasyonları yapılırken işçilikte nelere dikkat ediyorsunuz? Burada büyük bir emek verildiğini görüyoruz.

Kesinlikle öyle. Müzemizi 30 Temmuz 2014 tarihinde Gelibolu Sardalye Festivali’nde ziyaretçilere açtık ama traktör restorasyonunu 2007 yılından itibaren yapıyoruz. Traktörlerin boyası, bütün kaporta işleri, kaynak işleri gibi birçok işçiliği atölyemizde yapıyoruz. Bunun için özel bir boyahane kurduk ve fırınlı boya işlemlerini burada yapıyoruz. Bu traktörlerin eski hallerini görseydiniz çok kötü durumdalardı. Bunlar yapılır mı denen traktörleri restore ettik. Fransa ve Yunanistan’dan bir müzeci grup burayı ziyarete geldi. Restorasyonumuzu çok beğendiler ve bizden destek istediler. Biz otomobil restorasyonu yapıyor gibi traktör restore ediyoruz. Onun için boyasına ve yapımına çok dikkat ediyoruz.

Neden İstanbul ya da başka büyük bir şehir değil de Gelibolu’da traktör müzesi açmaya karar verdiniz?

Çanakkale ve Gelibolu tarıma dayalı bir bölge ve burada büyük sanayi kuruluşları yok. Buradaki insanlar daha çok çiftçilikle, hayvancılıkla uğraşıyorlar. Denizcilik ve balıkçılıkla da ilgilenenler de var tabi. Hem bu nedenlerle hem de bu bölgeyi çok sevmemden ötürü Gelibolu’yu müze açmak için seçtim. Tercihimiz İstanbul da olabilirdi tabi ama Çanakkale’nin daha isabetli bir karar olduğuna inanıyorum. Burası eski bir konserve fabrikasıydı. 75 yıllık bir bina burası. Bu binayı satın aldık, restorasyonunu yaptık ve müze haline getirdik. Lokasyonu çok güzel. Gelibolu’nun en güzel yerinde, deniz kenarında bir müze binasına sahibiz. O yüzden müzenin Gelibolu’da olması ziyaretçi sayısını hiç etkilemedi. Geçen yılki ziyaretçi sayımız 15 bin civarındaydı. Havaların soğuması bu yöne olan gezilerin sayısını biraz düşürüyor tabi. Dolayısıyla kışın ziyaretçi sayılarında azalma oluyor ama yazın oldukça yoğun. Yalnızca Cuma-Cumartesi-Pazar-Pazartesi günleri açığız. O günlerde 250 ila 300 arasında ziyaretçimiz oluyor. Bu da beni memnun ediyor. İnsanların tatil günlerinde müzeyi görmelerini, burası için geniş zaman ayırmaları gerektiğini düşünüyoruz.

Müzeyi yalnızca tarım ve tarım makineleri ile ilgilenen insanlar mı ziyaret ediyor? Her kesimden ziyaretçi ağırlıyor musunuz?

Müzemizi her kesimden ve her bölgeden insan ziyaret ediyor. Özellikle üniversitelerin makine ve ziraat bölümü öğretim görevlileri ve öğrencileri ile traktörle ilgilenen sanayici grubun ziyareti oldukça fazla. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde turlar düzenlenip bizi ziyarete gelenler de oluyor. Böylece hem bölgemizin tarihi yerlerini hem de müzemizi gezmiş oluyorlar. Ayrıca bize üniversitelerden, fuarlardan teklifler geliyor. Biz de oralara dönem dönem traktörlerimizi gönderebiliyoruz. Türkiye’nin neresinde talep varsa seve seve traktör yollar, memnuniyetle sergileriz. Traktörlerimiz çalışır durumda. Taşıma için de özel olarak bir araç satın aldık.

Aralarında sizin için çok özel olan bir traktör var mı?

Müzemizdeki traktörlerin her biri benim için çok kıymetli ama marka değeri olan birkaç özel traktörümüz mevcut. Bunlardan birisi Porsche marka traktör. Diğeri ise Lanz Bulldog traktör. 1939 model Lanz Bulldog az sayıda olan çok nadide bir makine. Çalışma prensibi ve görüntüsüyle de çok ilginç. En eski tarihli traktörümüzdür ve 1884 model buharlı traktördür. Muhteşem bir traktör bu. Bu model traktörlerin atası. Tasarım olarak da farklı. 1884 ve 1927 model iki traktörü Belçika’dan müzemiz için ithal ettik. 1884 model traktörü Türkiye’ye getirdiğimizde kullanılmayacak durumdaydı. Kendi atölyelerimizde ufak tefek ilavelerle restore ettik ve bu hale getirdik. Çalışır durumda bir traktör bu. Buraya getirmeden evvel traktörü çalıştırdık, buhar ürettik ve yürüttük. Diğer 73 traktörün hepsi Türk topraklarında hizmet etmiş, ülkenin çeşitli köylerinde, ilçelerinde çalışmış traktörler. Bugün, fabrikası kapanıp ürünlerinin dünya üzerinde çok az kaldığı traktörlerden bazı markalar bizim müzemizde. Bu müzede 1884 ile 1963 yılları arasında üretilmiş 75 adet traktör var. Hepsi de birbirinden farklı renk ve özellikte. Dolayısıyla hepsi bizim için çok değerli.

Gelecekte bu yönde hangi adımları atacaksınız? Hedefleriniz nelerdir?

Müzemiz daha da büyüyerek Avrupa’nın sayılı müzelerinden biri olma yolunda ilerliyor. Şu an Avrupa’nın ikinci ya da üçüncü büyük traktör müzesi oldu. Restorasyonu yapılmış traktör sayısını baz alarak konuşuyorum. Üyesi olduğumuz Avrupa’daki Müzeler Birliği’nden edindiğimiz bilgilerden yola çıkarak bunları söyleyebiliyorum. Önümüzdeki yıllarda Avrupa’nın en büyük traktör müzesi olmayı hedefliyoruz. Biz bunda iddialıyız, çünkü iyi bir restorasyon ekibine sahibiz.

Avrupa’da sizin önünüzde olan müzeler hakkında bilgi verir misiniz? Bu sıralama hangi kriterlere göre belirleniyor?

Hem adet olarak fazla traktöre sahipler hem de yaptıkları restorasyon kaliteleri üst seviyede. Birinci olanda 180 tane traktör var ama restorasyonu bitmiş traktörleri 64 tane. Diğerlerini restorasyonu yapılmadan teşhire koymuşlar. İkinci olan da traktör sayısı çok daha fazla ancak restorasyonu bitmiş traktör sayısı 30 adet. Bizde eski traktör teşhiri yok. Ama Alman toplumunun müzelere bakış açısı biraz farklı

Avrupa’daki ilginin sebebi nedir? Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu bir kültür meselesi, eskiye sahip çıkma duygusu ve derin bir oluşum. Bizim insanımız maalesef o noktaya erişemedi. Ama bizde de yavaş yavaş ilgi oluşuyor. Bu tarz müzeler arttıkça, insanlar buraları ziyaret ettikçe durum değişecektir. Türk insanı da eski traktörlere çok meraklı ve ilgi artıyor, ziyaretçilerin ifadesinden bunu anlıyorum.

Buradan hiçbir maddi gelir kazanmadan hizmet sunuyorsunuz ve buraya yatırım yapmayı sürdürüyorsunuz. Manevi bir destek görüyor musunuz?

Müzeyi tamamen kendi öz varlıklarımızla meydana getirdik. Hiçbir kurumdan ya da kişiden maddi bir destek almadık. Ancak dostlarımdan ve buraya gelen ziyaretçilerden manevi destek görüyorum. Ziyaretçilerin anı defterlerine yazdıklarından manevi desteklerini hissediyorum.

Traktör sektörüne yönelik ya da müzecilikle ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Traktördeki komponent sistemleri çok değişmemiş ama teknoloji ilerleme kaydetmiş. Bugünkü traktörlerle şu an müzede gördüğünüz traktörler arasında özellikle de güç bakımından çok fark var. Günümüz traktörleri, çiftçiyi yormayacak şekilde yapılmış teknolojik traktörler. Bu müzede gördüğümüz traktörler daha çok hidrolikten uzak, kullanımı zor, kara direksiyon, direksiyonları zor dönen, çiftçiyi yoran ve güç isteyen traktörler. Ama o dönem çiftçimizin tüm tarla hizmetlerini görmüş, yıllarca hizmet etmiş traktörler. Bugünkü traktörlerle onları ancak şöyle mukayese edebiliriz. Görünüş ve komponentleri aynı ama lüksten uzak diyerek müzemizdeki traktörleri tarif edebilirim.

Türkiye’deki traktör müzesi sayısı artsın ister misiniz? Başka insanlara örnek olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Seve seve isterim. Kesinlikle her sanayicinin, imkânı olan herkesin ama severek ülkemize farklı farklı müzeler kazandırmasını, hatta ikinci ya da üçüncü traktör müzesini açmasını gönülden isterim. Çünkü Almanya’da traktör müzesi sayısı şu anda 20’lerin üzerinde. Her kasabasında, her şehrinde hemen hemen bir traktör müzesi var. Eskiyi muhafaza etmek lazım. Çünkü eski bizim geçmişimizin aynası. Onlardan büyük dersler çıkarmamız gerektiğine inanıyorum. O yüzden sanayicilerimizin, gelecekte müzeye dönüşecek bir hobilerinin olmasını canı gönülden istiyorum. Tüm Türkiye’nin doğusunda, batısında, kuzeyinde ve güneyinde bir traktör müzesi olsun. Bir tarihi geleceğe taşımak, ülkeme ve insanlara Türk tarımının nereden nereye geldiğini anlatmak için bu müzeyi kurdum. Çok memnunum ve keyifle yapıyorum işimi. Zevkle restorasyonları tamamlıyorum. Kolay değil, zor işler ama olsun. Geleceğe bir müze bırakacağım için de çok mutluyum.

Görmeyenlerin ziyaret etmeleri için ne söylemek istersiniz? Burada nelerle karşılaşacaklar?

Burada antika ve eski olan traktörleri yenilenmiş halde bulacaklar. Bu markaları Türkiye’ye getiren mümessillerin 40’lı, 50’li yıllarda dergilere verdikleri orijinal ilanları, traktörle ilgili objeleri ve eski aksesuarları görecekler. Traktörü, makineyi, tarımı, çiftçiliği seven her insanın bu müzeyi ziyaret etmesi gerektiğine inanıyorum. Ziraatçılar, tasarımcılar, akademisyen, öğrenciler ve tarih meraklıları muhakkak buraya gelmeliler. Bu müze Türkiye’nin ilk ve tek antika traktör müzesi. Türk çiftçisinin, sanayicisinin, öğretim görevlisinin, öğrencisinin, bütün Türk halkının bu müzeyi ziyaret etmelerini istiyorum. Traktörle ilgisi olsun olmasın herkesi bekliyorum, böylece bir tarihe tanıklık edecekler. Burayı ziyaret eden herkesin buradan farklı duygularla döneceğine inanıyorum. Bu arada müzemiz Türkiye’nin nadide bir bölgesinde tarihin yeniden yazıldığı yerde bulunuyor. Gelibolu muhteşem bir kasaba. Onları hem Gelibolu’ya hem de Çanakkale’ye tarihe tanıklık edecekleri bir bölgeye davet ediyorum.

Bunları da beğenebilirsin
yorum Yap