Erkunt Traktör de mottomuz ise tamamen ilerleme üzerine…

Zeynep Erkunt Armağan – Erkunt Traktör Yönetim Kurulu Başkanı

EIMA Fuarı’na kaçıncı katılımınız?

Erkunt Traktör olarak ilk katılım sağladığımız EIMA Fuarı’na 7. kez yeniden katılıyoruz.

Erkunt Traktör olarak EIMA Tarım Fuarı’nda son 2 yıldır ürün bazında nasıl bir gelişim yakaladınız?

Fuara şirket olarak 4 yeni traktör getirdik. İlk traktörümüz kabinli meyvecimiz. Bahsettiğimiz bu ürünle, kabin regülasyonu olmayan bütün ülkelerde iyi satış rakamlarına ulaştık. Yıllar içinde özellikle Avrupa’da ve Afrika ilaçlamadan kaynaklı kabin şartı koyulduğundan bu traktörümüzü satamaz konuma gelmiştik. Bunun üzerine ekip olarak bir kabin çalışması gerçekleştirdik. Bu çalışmalarımızda farklılaşma algımızı da hiçbir zaman kaybetmedik. Sonuç olarak bu hizmeti sunan daha başka birçok marka var fakat bizler oralardaki eksikleri görüp, bayilerimiz aracılığıyla çiftçilerimizin ihtiyaçlarını analiz edip bu doğrultuda bir ürün tasarlamaya çalıştık. Görüntüsüyle oldukça heyecan duyduğum, adeta uzay kapsülü şeklindeki ürünümüzün adı “Armatrac 854 Fruitgarden”. Belki görüntüsüyle yakaladığımız bu farklılık insanlar tarafından farklı yorumlamalara sebep olabilir. Fakat işçiliğiyle kesinlikle hiçbir dala zarar vermeyecek bir ürünün ortaya çıktığını belirtebilirim. Uzun emeklerin sonucu olarak EIMA Tarım Fuarı’nda da müşterilerimizin beğenisine çıkardık.

İkinci olarak 50 beygirlik açık bağ-bahçe traktörümüz var. Bu traktörümüzde de ağaç aralarına rahatlıkla girmesini hedeflediğimizden dar bir tasarım gerçekleştirmeye dikkat ettik. Bunu göz ardı etmememizin en önemli sebebi ise Avrupa’da son 10 yılda gerçekleştirilen bağ aralarını yanaştırma politikası. Eskiden 1,5 metre olan ölçümlemeyi artık verilen izinlerle 1 metreye kadar çekebilme olanağı var. Bu yüzden de traktörlerde bir daraltma politikası uygulanmaya başlandı.

Beni en çok etkileyen ve katılım sağladığımız bu fuarda en çok ilgi gören diğer traktörümüz ise 125 beygir, tier 4 Avrupa emisyon normlarındaki Armatrac 1250, 425 beygir dört çeker motor. İç donanımı ve genel hatları ile olabileceğinin en iyisi, çok ihtişamlı bir motoru var. Hem ormanda hem tarlada ayırt etmeksizin her yerde hizmet veriyor. İçerisinin donanımlı olmasıyla birlikte de ağır şartlar için uygun bir ürünümüz diyebilirim. Bu denli heyecanımızı da çiftçi görüşleri alarak desteklemek istiyoruz. İlk defa bu fuarda sunmuş olduğumuz ürünümüz hakkında şu zamana kadar hep olumlu yorumlar aldık. Bu fuara getirmemizdeki amacımız ise ekip olarak bu ürünümüzü daha nasıl geliştirebiliriz sorusuna cevap bulmaktı. Herhangi bir olumsuzluk ya da eksiklik olmadığını rahatlıkla gözlemleyebildik. Gelecek 2 ay sonrasında da İngiltere’ye götüreceğimiz bu üründe oradan da gönül rahatlığıyla onay alırsak ürünün üretimine gönül rahatlığıyla başlayabileceğiz.

Bunların yanında da 80 beygir platformlu bir traktör sunuyoruz. Afrika pazarı için sadece transmisyonun üstünü kapatabilecek ve aynı zamanda ferah bir alandan oluşan bir ürün. Afrika pazarının talebi doğrultusunda tamamen mekanik ve oldukça basit bir traktör ortaya çıkardık. Özellikle de Sudan’a ilk defa Türkiye’den Erkunt Traktör olarak biz lisans verdik. Bunun değeri bizler için çok büyük çünkü ilk defa bir yerli üretici olarak Armatrac markasıyla yurt dışında bir ülkede üretim yapılmasını sağlıyoruz. Geçmiş dönemde Türkiye hep yurt dışından alımlarla üretimlerini sağlarken ilk defa gerçekleşen bu hamleyle bu devrin değişimine önayak olduğumuza inanıyorum. Comesa Ülkeleri’nin en gelişmiş ülkesi olan Sudan ile bu hamlemiz de gelecek açısından oldukça heyecan verici oldu. Şimdilik öngörülen üretim rakamı 400-500 civarı olsa da 2. yıldan itibaren bu üretimde de kazanılan alışkanlıkla birlikte artış yakalayacağımıza inanıyorum.

 Toplam üretiminizin ne kadar Türkiye’de satılıyor? İhracatınız hangi oranda?

Bu yıl maalesef iç piyasadaki olumsuzluklar yüzünden rakam vermek için çok uygun değil. Yıl sonu %25 gibi bir ihracat yüzdesi açıklaması yapacağız fakat eğer iç piyasa bizlerin hayalindeki gibi 6-7 binde devam etseydi ihracat oranlarımız da %15 olacaktı. Bir tarafta gerçekleştirilen daralmalar diğer yandan olumsuz etkiler doğurdu. Gelecek yıl ise Sudan ile yapacağımız ihracat anlaşması ile Sudan için bir inovasyon ve teknoloji önderliği sağlamamız bizler için çok önemli çok değerli bir hamle olacak. Öncelikle Türk çiftçisinin ihtiyaçlarına göre ürünlerimizi şekillendirirken artık Sudan çiftçisinin ihtiyaçlarını gözetmeye başlayacağız. Bizler bununla da sınırlı kalmayıp zamanla daha birçok ülkenin ihtiyaçlarını gözetmeye ve hatta bir dünya markası olma yolunda çalışmalar gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

 Dünya markaları arasında kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?

Bana göre dünya markası olmak demek; dünyada traktör dendiğinde akla gelen üç beş markadan biri olmak demektir. Erkunt Traktör olarak ise bizlerin kat edecek çok yolumuz var. Mottomuz ise tamamen ilerleme üzerine kurulu ve kıta kıta bir dünya markası imajı çizildiğine inanıyoruz. Bizler için ilk olarak Afrika kıtasında heyecanlandırıcı bir hamle atıldı ve zamanla da bu ağı genişletmek istiyoruz. Şimdi Afrika’da başlatılan bu hareketle 19 Comesa Ülkesi’nde de Armatrack bilinirliğini yakalarsak üretimlerimiz sayesinde biz bir Afrika markası olmuş olabiliriz. Aynı zamanda Avrupa için de aynı çaba içerisindeyiz. İngiltere şu an bizlerin en büyük pazarı. İngiltere içerisinde olabilmek traktörün olduğu bir ülke olarak ve İngiliz mentalitesinin zorluğu bakımından maalesef deveye hendek atlatmak kadar zor bir hamle. Üretimine başladığımız ve başlayacağımız yeni ürünlerimizle çok hızlı atak gösterdiğimize inanıyorum. İngiltere küçücük bir ada ülke olmasının yanı sıra 11 bayiliğimiz, 22 tane ise satış noktamız bulunuyor. Bu noktada ise hiç yorulmadan çalışmaya devam edeceğiz. Bununla birlikte İngiltere’yi rol model alan birçok ülkenin var olduğunu söyleyebilirim. Kanada, Avustralya,Güney Afrika gibi ülkelerin de bu yüksek saygıları ve inançları aslında kendimizi eşzamanlı diğer ülkelere de eriştirdiğimizin kanıtı. Umuyoruz ki çalışmalarımızla yaklaşık 10 yıl sonra çok daha farklı konuların hoş sohbetini gerçekleştirebileceğiz.

 Fuar katılımcı profilini incelediğinizde talepleri ve genel durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Fuara özellikle Doğu Avrupa ve Avrupa ülkeleri, Balkanlar’dan katılım oranı az olsa da Kuzey Afrika’dan yoğun katılım var. EIMA Fuarı’nda 72 firma katılımı söz konusu ve en fazla katılım sağlayan 2. ülke konumundayız. Bu durum aslında dünyadaki birçok ülkenin dikkatini çekebilecek ölçüdeki kendimizden emin adımlarla büyüdüğümüzü gösteriyor. Sektör olarak ihracatımızı, ithalatımızdan daha çok veren bir sektör olmamız katılım sağladığımız işlere de yansıyor. Türkiye’deki insanların yabancı ürün ithal etme takıntısı söz konusu olsa da ihracat yapabilen birçok markamız mevcut ve bu tarz markalarda buradaki gibi değerli fuarlarda boy gösterebiliyor. Bahsetmem gereken bir diğer husus ise yıktığımız ve yıkarken de çok zorlandığımız bir diğer algı meselesiydi. Günümüzde yaşanan tüm krizlere rağmen ayaklarının üstünde dimdik durabilen bir sektör haline geldiğimizi gururla belirtebilirim. Demek istediğim asıl nokta inançla alakalı birtakım yenilgilere uğramasaydık bize ait olan birçok marka halen daha bizimle olabilirdi. Fakat geçmişten aldığımız derslerle geleceğe yönelik bakıyor ve daima inançla güzel ürünler ortaya çıkarmak ve bunun pazarlama ayağını güçlendirmek için çalışıyoruz. Bizler sanayici bir aileden gelmemizi ve geleneklerimizi en büyük destekçimiz olarak gördük ve “Tutunacağız” diyerek emin adımlarla ilerleme sağladık.

Yurt dışına gönderdiğiniz ürünlerde garanti kapsamı dışında yedek parça gibi konularda nasıl bir süreç izliyorsunuz?

Biz bütün distribütörlerimizden yedek parça ve teknik servis işlemlerini üstlenmelerini istiyoruz. Her birinin ulaşım adına Armatrack yazılı minibüsleri var ve bunlarla her yere ulaşım sağlamaları mümkün. Bu sayede her iki alanda da gereken desteği gösterebiliyoruz. Her şeyden önce ise tüm distribütörlerimizi Türkiye’de eğitiyoruz. Dönemlik ihtiyaç denetlemeleri gerçekleştiriyoruz. Bu tarz denetlemelerin de ardından baş edemedikleri sorunlar karşısında ise satış sonrası servisindeki arkadaşlarımızı bir gün içerisinde gönderebiliyoruz. Çünkü 1 gün bile geç kalmak demek çiftçi için büyük acılar doğurabilir. Tüm bu ihtimallere karşın şayet bizler de olayı bir çözüme kavuşturamazsak, her bayimizin önünde bir deneme traktörü bulunduruyoruz. Bu deneme traktörünü kullanıcımıza teslim edip kendi ürününü teknik servis bölümümüze çekiyoruz. Bizler bunu Türkiye’de ilk defa yapmıştık ve dönemin şartlarında eleştirilere maruz kalsa da görüyoruz ki asıl ihtiyaç olan şey tam olarak budur. Ekip olarak diyorsak ki “Biz çiftçimizi düşünüyoruz.” bunu da her hamlemizde göstermemiz gerektiğine inanıyorum.

 

Bunları da beğenebilirsin
yorum Yap